“Geleceğe yatırım yapmalıyız“

  • Bundeskanzler ⏐ Startseite
  • Olaf Scholz

  • Aktuelles

  • Kanzleramt

  • Mediathek 

  • Service

Avrupa Devlet ve Hükûmet Başkanları Konseyi‘nin Video Konferansı “Geleceğe yatırım yapmalıyız“

Şansölye Angela Merkel AB Devlet ve Hükûmet Başkanları ile Korona pandemisinin ekonomik sonuçlarını görüştü. AB Liderleri ile yapılan video konferansından sonra “Avrupa’da bir konjonktür programına ihtiyacımız var – bu Almanya’nın da çıkarına olacaktır“ açıklamasında bulundu. Geleceğe yatırım yapmanın da önemi vurgulandı – iklim koruma, yenilikçi hareketlilik ve dijitalleşme konularına.



Şansölye Dr. Angela Merkel

Şansölye Dr. Angela Merkel

Foto: Bundesregierung/Steins

ŞANSÖLYE DR. MERKEL: Hanımefendiler ve Beyefendiler, bildiğiniz üzere, Koronavirüs pandemisinin yoğun olarak yayılmasından bu yana Avrupa Devlet ve Hükûmet Başkanları Konseyinin dördüncü zirvesini video konferans yöntemiyle az önce tamamladık. Bir önceki buluşmamızda da olduğu gibi, bu salgının yol açtığı zorlukların üstesinden ne şekilde gelebileceğimize ve istediğimize çok net yoğunlaştık ve bunun hep birlikte aşılmasına yoğunlaştık.

Ayrıntılar hakkında bilgi vermeden önce iki hususa değinmek istiyorum. Bugünkü görüşmemizi oldukça açık bir şekilde, ama aynı zamanda işbirliği ruhu içerisinde gerçekleştirdik. Tüm maddelerde elbette henüz fikir birliği sağlanmadı, ama bu zorlukları sadece birlikte aşarsak, başarılı olacağımız yönündeki ortak anlayış dahilinde hareket ediyoruz; bu pandemi hepimizi etkiliyor. Buluştuğumuz ortak anlayışımız da bu yöndedir.

Öte yandan buluşmamızı bir kez daha genel bağlamı dahilinde açarak, sunmak istiyorum. Mart başında video konferans yöntemiyle gerçekleşen ilk zirvede henüz tamamıyla konunun tıbbi yönüne, dolayısıyla salgın ile mücadeleye odaklanılmıştı. Fakat Mart sonunda gerçekleşen video konferansından itibaren artık oluşan ekonomik sonuçlara ve Avrupa olarak buna vereceğimiz ortak yanıt konusuna ağırlık verilmiştir. Maliye bakanlarını geniş kapsamlı yardım paketleri hazırlamaları yönünde görevlendirmemiz sonrasında da Euro Grubu, Paskalya‘dan hemen önce hacmi 500 milyar Euro’yu aşan bir dayanışma paketi sundu. Bu paket çeşitli ögeler içermektedir. Tekrar hatırlatayım: Avrupa Yatırım Bankası, küçük ve orta ölçekli işletmeleri destekleyecektir. Avrupa İstikrar Mekanizması ESM ise, pandemi koşullarına uyumlu hâle getirilerek, kısa sürede kullanılabilen bir enstrüman olarak mevcut olmakta. Ek olarak kısa çalışma uygulamasını desteklemek amacıyla, kısa süre içerisinde kabul edileceğini ümit ettiğim yeni bir yasal düzenleme olacaktır.

Bugün hep birlikte ifade ettiğimiz gibi hedefimiz, bütün bunları 1 Haziran’da hayata geçirmektir. Dolayısıyla Mayıs itibarı ile tüm ögeler uygulamaya konmuş olmalıdır. Örneğin Alman Federal Meclisi de henüz bu sürece dahil edilmek zorunda. Böylelikle; seri ve etkin bir şekilde destek sunabileceğimiz gerçek anlamda önemli bir enstrümanı elde etmiş olacağımıza inanıyoruz.

Bugün ayrıca ağırlıklı olarak; içinde bulunduğumuz acil ekonomik krizle ve daha sonraki ekonomik iyileşme aşamasında ne şekilde mücadele edebileceğimizi ve başarılı bir konjonktüre nasıl yeniden dönebileceğimizi de irdeledik. Katılımcıların tamamı şunu çok net olarak ifade ettiler: Böylesi bir konjonktür programına ya da “recovery fund“ enstrümanına ihtiyacımız var. Şunu çok net olarak ifade etmek istiyorum: Bu yönde ortak bir yanıtın verilmesi, Almanya’nın da menfaatine olacaktır. Zira uzun vadede bizim iyi olmamız, Avrupa’nın iyi olmasına bağlıdır. Değer yaratma zincirleri dolayısı ile Avrupa’nın tamamı ile bağlantılı hâldeyiz; bunu şimdi açıkça gördük. Ve bu değer yaratma zincirleri bir kez kesintiye uğradığında, hep birlikte ciddi zorluklarla karşılaşacağımız kesindir.

Kapsamlı yatırımlar gerekecektir. Ayrıca konunun, sırf pandemiden önce olduğu gibi devam etmemizden ibaret olmadığını, aksine önemli ölçüde geleceğe yatırım yapmanın söz konusu olacağını da vurguladım. Dolayısıyla konu; iklim koruma alanında yapılması gerekenlerle, yenilikçi hareketlilik konseptleri alanında yapılması gerekenlerle ve dijitalleşme alanındaki gereksinimlerle de doğrudan ilintilidir. Üzerinde düşünmemiz gereken diğer bir konu da şudur: Bu krizden öğrendiklerimiz nelerdir? Avrupa’da hep birlikte sahip olmamız gereken stratejik beceriler nelerdir?

Ayrıca hibelerin mi, yoksa kredilerin mi söz konusu olacağını görüştük ve bu konuda yer yer fikir ayrılıkları vardı. Mali kaynağın hangi şekilde sağlanacağı görüşüldü. Ele alınan “recovery fund“ aracının gelecekteki orta vadeli, gelecek yedi yılın mali projeksiyonları ile çok yakından bağlantılı olması gerektiği konusunda mutabık kaldık. Dolayısıyla bu, başlangıç aşamasında çok daha büyük çaplı yatırımlar gerektirdiği anlamını taşır. Fakat bunlar birbirinden ayrı olmayıp, bağlantılı şeylerdir.


Almanya için bu elbette, gelecek bütçe için daha yüksek bir katkıya hazırlıklı olacağımız anlamına gelmektedir; planladığımızdan, en son bütçe görüşmelerinde ele aldığımızdan daha farklı bir katkının olacağı demektir. Fakat doğru olan budur, iyi olan da budur. Bu kriz hepimizi yakaladı, ancak ülkeler bazında bakıldığında, farklı ülkeleri çok farklı biçimde vurduğu da görülmektedir.

Ayrıca Komisyon bugün iki farklı konuda yeniden görevlendirildi. Birincisi; başlıca etkilenecek ekonomik sektörlerin hangileri olduğunu ve buradan ne gibi derslerin çıkarılması gerektiğini analiz etmekle ve kurtarma fonunun tasarlanması ile görevlendirildi. İkinci olarak; sözünü ettiğimiz “recovery fund“ mimarisinin orta vadeli mali projeksiyonla bağlantılı olarak nasıl bir görünüme kavuşturulabileceğini netleştirmekle görevlendirildi. Komisyon bu çalışmasını Mayıs ayında sunmak istiyor.


Diğer ve son başlığımız da şöyledir: Hırvatistan Dönem Başkanlığının Mayıs ayında düzenlemeyi öngördüğü Batı Balkanlar Zirvesi konusunu da ele aldık. Sonuç itibarı ile zirvenin; 27 üye ülke, AB kurumları ve altı Batı Balkan ülkelerinin katılımları ile video konferans formatında gerçekleştirileceğini kararlaştırdık.

Hırvatistan açısından bu küçük bir tesellidir. Zira Hırvatistan esasen dönem başkanlığına çok iyi hazırlanmıştı ve bizlere şahsen ev sahipliği yapmaktan büyük memnuniyet duyacaktı. Hâlihazırda bunu gerçekleştirmek mümkün olmayacaktır. Ama bahsedilen şekilde bu zirveyi gerçekleştireceğiz.

SORU: Sayın Şansölye, zirve öncesinde hararetle devam eden tartışmalar ışığında, acaba cephe hatlarının nasıl seyrettiği hakkında bilgi verebilir misiniz? Karşılıklı atışmalar Kuzey ile Güney arasında mı geçti, yoksa daha basit ifade etmek gerekirse; donör ülkelerle yararlanan ülkeler arasında mı? Almanya kendisini; örneğin İtalya, İspanya ve Fransa’dan gelen özel ataklara karşı savunmak zorunda kaldı mı?

ŞANSÖLYE DR. MERKEL: Hayır. Oy birliği ile karar vermek ve ortak çözüm yolları bulmak zorunda olduğumuz yönündeki ortak bilince dayanan, çok olumlu bir atmosfer hâkimdi. Elbette herkes konuları kendi perspektifinden hareket ederek sundu. Fakat çok, çok dostane bir görüşme oldu. Kaldı ki zirvemiz öncesinde bir dizi ön temaslar gerçekleşti. Dolayısıyla ben bu denli kavgacı kavramlara başvurmamayı tercih ederim.

SORU: Sayın Şansölye, bir tarih verdiniz: Birinci yardım paketinin 1 Haziran’da yürürlüğe girmesi öngörülüyor. Almanya’da ne gibi engellerin olabileceğini düşünüyorsunuz? Zira, paketin Alman Federal Meclisinden geçmesi gerekiyor. Bunun dışında paketin 1 Haziran’da yürürlüğe girmesine karşın, örneğin Hollanda gibi diğer ülkelerde ne gibi engellerin olabileceğini düşünüyorsunuz?

İkinci bir sorum daha olcak, eğer izin verilirse ‑ ‑ ‑

ŞANSÖLYE DR. MERKEL: Sizin bir kez olsun tek soruda kalmanız her hâlde bir ilk olurdu.

EK SORU: Eyaletlerle yapılacak bir sonraki video konferansı için yanlış hatırlamıyorsam 30 Nisan olarak öngörülen tarihle ilgili bazı spekülasyonlar var. Buna göre toplantının ilk Mayıs ayı haftasının sonlarına doğru yapılacağı iddia ediliyor. Gerekçe olarak da, mağazaların şu sıralar açılmasının yeni enfeksiyon sayıları üzerindeki etkisine ilişkin ancak o zaman daha fazla bilgi sahibi olunacağı söyleniyor. Bu erteleme söylentisi doğru mudur? Teşekkürler.

ŞANSÖLYE DR. MERKEL: Biz 30 Nisan için anlaşmıştık. O tarihte de bazı konular görüşülebilir. Ancak mağazaları açma kararının etkilerini – her zaman söylediğimiz gibi – ancak on dört gün geçtikten sonra görebileceğiz. İlk aşama mağaza açılışları bu Pazartesi gerçekleşti. Son aşamadaki mağazalar ise gelecek Pazartesi açılacaktır. Bazı eyaletlerde Çarşamba günü bir takım adımlar atıldı; sanırım bazıları da dün itibarı ile bir şeyler yaptılar. Tüm bunlar o nedenle, bu soruyu 6 Mayıs’ta görüşebileceğimiz anlamına geliyor. Fakat ele alabileceğimiz diğer konular da mutlaka olacaktır. O nedenle ben, 30 Nisan’da bir telekonferansın yapılmasından, akabinde de bir sonraki hafta da bir görüşmenin olmasından yola çıkıyorum.

Biz daima şuna bakmayı öngördük: Tedbirleri gevşetme, mağazaları açma gibi uygulamalarımız ne gibi etkilere yol açıyor? Bunu ancak on veya on dört gün geçtikten sonra görebileceğimiz konusunda hepimiz hemfikiriz. İşte bunun için de 6 Mayıs çok iyi bir tarihtir.

Diğer konuya gelince; Komisyon eğer kısa çalışma ödeneğini içeren “SURE“ başlıklı düzenleme taslağını çok seri bir şekilde sunarsa, esasen çok ciddi bir engelin olacağını düşünmüyorum. Parlamentoyu tek tek adımlar hakkında bilgilendiriyoruz. Dolayısıyla, ESM nezdindeki gelişmeler hakkında zaten bilgi ediniliyor. Ancak bu düzenleme üzerine şu açıdan çalışma yapmak gerekecektir ki, Almanya Federal Cumhuriyeti‘nin üstleneceği garantinin, Alman Federal Meclisi tarafından onaylanması gerekmektedir.

SORU: Kısa bir ek sorum olacak: Size göre bugünkü video konferansından sonra, eurobond tahvilleri konusu artık masadan kalktı mı?

Bugün Federal Meclis’te; eyaletlerin fazlasıyla aceleci ilerlediklerini derken tam olarak kimi kastettiniz? Bizim bu soruyu yönelttiğimiz çeşitli eyalet başbakanları “Sayın Şansölye bizi kastetmiş olamaz“ dediler. Peki o zaman sizi kimi kastettiniz?

ŞANSÖLYE DR. MERKEL: Orada ben kendi genel izlenimlerimi aktardım.

Sizin “eurobonds“ tahvilleri başlığınıza gelince: Borçlanmanın topluluk olarak üstlenilmesi söz konusu olamaz, ki bunu bugün Federal Mecliste de söyledim. Video konferansında da aynen tekrar ettim.

SORU: Sayın Şansölye, ben de sizin bu sabah yapmış olduğunuz konuşmanıza değinmek istiyorum. Ortak mücadelede uluslararası işbirliğin önemine yeniden vurgu yaptınız. Sizin kanaatinize göre yakın müttefik ABD ile bu uluslararası işbirliği hâlen ne kadar olumlu ya da ne kadar olumsuz ilerliyor? Üstelik ABD Başkanı, Dünya Sağlık Örgütü’ne ödemelerini dondurdu. Mevcut zorlukların, işbirliğindeki istekliliği aşabileceği ihtimali sizi ne kadar kaygılandırıyor?

ŞANSÖLYE DR. MERKEL: Belli bir kavrayışın şimdiden var olduğunu düşünüyorum. Zaten hâlen Amerikan başkanlığında yürütülen G7 formatında olsun, G20 çerçevesinde yürütülen video konferanslarında olsun, bu kendisini gösteriyor. Hepimize ulaşan bir hastalığın söz konusu olduğunun bilincindeyiz. Bir deyime hiç kimsenin kendisini soyutlayabileceği, kimsenin saklanamayacağı bir salgının söz konusu olduğunun bilincindeyiz. Bu hepimize ulaşacaktır. İşte o nedenle de birlikte çalışmak için çok iyi nedenlerimiz var; örneğin uygun bir aşı maddesinin geliştirilmesinde, solunum cihazlarının tedarik edilmesinde, uygun ilaçlar konusunda bu böyledir. Bunlar birbirimize muhtaç olduğumuz olan konulardır.

DSÖ’nün gücü ve performansı hakkındaki değerlendirmelerde ise bir ayrışma mevcut. Amerika Birleşik Devletleri tarafından bu konuda oldukça eleştirel açıklamalar geldi. Dünya Sağlık Örgütü’ne ihtiyacımız olduğunu ve bir takım zaafların olduğu noktaları elbette analiz etmek gerektiğini ben bugün öğleden önce bir kez daha söyledim. Ayrıca birçok katılımcı gibi, Dünya Sağlık Örgütü’nü benimsediğimi açık bir şekilde ifade ettim.

SORU: Sayın Şansölye, AB‘nin mali konularına geri dönelim. Bugün yapılan video konferansında sizin; tahsis edilecek fonun bir trilyon olduğundan söz ettiğiniz iddia edildi. Sayın Lagarde’ın hayli dramatik olduğu anlaşılan bir sunumundan sonra sizin; sonuç itibarıyla çok büyük bir paketin olması gerektiğini söylediğiniz aktarıldı. Acaba kısaca açıklık getirebilir misiniz: Bu bir trilyon meblağı, buradaki 500 milyar artı “recovery programme“ olarak adlandırılan kurtarma paketini oluşturan 500 milyar toplam meblağına dahil midir, yoksa bunun üzerine mi eklenecektir?

ŞANSÖLYE DR. MERKEL: Bu konferanslardan sizin duyduklarınız nelerdir, onu bilemiyorum. Bu bir trilyon ifadesi tarafımdan konu bağlamı içerisinde daha önce muhtelif defalar zikredildi ve orada şunu söyledim: Kuşkusuz şunu düşünmek gerekir: Bir konjonktür paketinin belli bir ölçekte belirlenmesi nasıl düşünülebilir ki? Çünkü konu çok açık. Zaten bu nedenle de Komisyondan rica ettik, tek tek sektörleri nasıl değerlendirmemiz gerektiğine ilişkin bizlere önerilerde bulunmalarını istedik, yani bu sektörlerin ne derecede etkilendiklerini, zarara uğradıklarını bize bildirmelerini istedik. Zira o noktada henüz kestiremediğimiz birçok konu mevcut. Örneğin Avrupa’da turizm sektörünün nereye doğru evrileceğini bilemiyoruz; salgının biraz daha hafiflemesi sonrasında otomotiv satışlarının nereye doğru gideceğini bilemiyoruz. Tüm bunları şimdiden öngörebilmek çok zor. Ama orada 50 milyar Euro’nun söz konusu olmadığı konusunda herkes hemfikirdi. Benim söylediğim sadece şuydu: Eğer sadece paketin ölçeğini bildirmekle yetinilmezse, bunun yerine neden böyle olduğu bilgisiyle birlikte donatılarak sunulursa, bundan memnuniyet duyacağım açıklamasıydı. Aramızda geçen görüşmeler de zaten genel anlamda bu ruh içerisinde ilerledi.

Teşekkür ederim ve iyi akşamlar dilerim!